featured
  1. Haberler
  2. Genel
  3. İmranlıyı parlayan bir yıldız, bir cazibe merkezi haline dönüştüreceğiz!

İmranlıyı parlayan bir yıldız, bir cazibe merkezi haline dönüştüreceğiz!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Lonca Medya olarak Sivas İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl ile Belediyecilik ve Yaşam Üzerine gerçekleştirmiş olduğumuz röportajımız.

CHP’li bir belediye başkanı olarak bütün partilerin sevgisini kazandınız. Bu seçim döneminde olduğu gibi şimdi görüyoruzki aynı şekilde devam ediyor. Herkes sizin yanınızda bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ben seçim dönemindede çok erken açıklandığım için seçimden dört, beş ay öncesinden çalışmalara başladım. Beni zaten İş Adamları dernek yöneticiliğim dönemden herkes bilir. Ben ötekisi olmayan bir insan olmaya çalışıyorum. Benim değerlerim benim için çok kutsal, herkesin değerleride kendisine ait öyledir. Bu nedenle saygı duyuyorum insanların yaşam biçimine, insanların kendisini tarifi benim için yeterli, yaratıcıda insanları çok farklı özelliklerle yaratmış, o zaman bizim onun bu yaratma biçimine saygı duymamız gerekiyor. Herkes kendisini nasıl tarif ediyorsa biz o şekilde kabulleneceğiz. Ben Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanıyım. Sosyal demokrat bir belediyeyim. Sosyal demokrat belediyeciliğin çok doğru bir örneğini burda uygulamaya çalışıyorum. Sosyal demokrat belediyecilik insan merkezli belediyecilik yapar, kent konseyi ile, mahalle meclisi ile, herkesi sürece dahil ederek, kadınlar, çocuklar ve engellilerin yaşam koşullarını artıracağı çalışmalarla, istihdam sağlama çalışmaları ile, bunları yapmaya çalışıyorum ama hiç kimseyi ayırmıyorum. Sadece doğru ve iyinin peşindeyim. Kimden yana geliyorsa doğru ve iyi onun arkasında durmaya çalışıyorum. Görev aldığımdan beri hiç kimse sen şunu ayırdın, şunu şu sebepten dolayı işine son verdin, yada şu sebepten dolayı ayrımcılık yaptın şunu işe aldın kimse bana söyleyemez. Ben kimler bu kentin yararına ise onlarla birlikte yol alıyorum. Bu kentin yararına olmayan her çalışmasınında karşısında duruyorum. Bu kente zarar veren, bu kentin geri kalmışlığına neden olan dinamiklerle mücadele ediyorum. Kavga herkese zarar verir, kavganın kazananı olmaz diyorum. Ama bu kentle kavga etmek, kadınların, gençlerin, engellilerin hayatını kuşatmak isteyen insanlarada şunu söylüyorum. Eğer bu bir onur kavgası, bu bir gelişmişlik kavgası burda kavga etmek istiyorsanızda kavgayada hazırım. Ama kavga kimseye kazandırmaz. Gelin birlikte birlikte uzlaşı kültürü, birlikte karar alma mekanizması oluşturalım şehrimizi geliştirelim. O zaman siz eğer insanları ayırıyorsanız siz eğer ötekileştirmeden şikayet edip ötekileştiriyorsanız o zaman sizinde diğerlerinden bir farkınız yok, sosyal demokrat bir kişi, insanı merkez oturtan bir kişi asla ve asla ayrım yapmaz. Partizanlık yapmıyorum. Meclis üyelerimde, diğer bütün ilçe başkanları arkadaşlarımda benimle birlikte aynı duyguyu yaşıyoruz. Bana destek veriyorlar, biz birlikte bu kenti geliştiriyoruz. O zamanda benim zaten ait olduğum partinin nasıl bir parti, nasıl bir belediyecilik çalışması yaptığıda daha görülmüş oluyor. Hedefimiz herkesi kucaklamak ve ülkemizin birlik bütünlüğüne katkı sunmak başka türlü bir dil, başka türlü bir yaklaşım küresel sermayenin, emperyalizmin ekmeğine yağ sürmek anlamını taşır. Bu bölge hassas bir bölge biz birbirimizi kucaklayacağız, ortak değerlerimiz üzerinden hareket edeceğiz, ayrışma dili kullanmayacağız,  biz böyle devam ediyoruz. Böyle olan herkesle yolumuz çakışıyor, sevgiyle devam ediyoruz.

İmranlı Belediye Başkanı olur olmaz hiç durmadan İmranlı ilçesinde değişimi başlattınız! Bu konuda ne gibi bilgiler vermek istersiniz?

Değişimi başlatacağız dedik ama değişime kendinizden başlayacaksınız. Bizi göreve getirerek bir değişim başlatmış olacaksınız, sonra hepimiz kendimizi değiştirerek, farklı bakarak, Dünya’ya yayılmış İmranlı’lı bütün hemşehrilerimizide sürece dahil ederek, kentin kaderini artık olumsuzdan, olumluya doğru değiştireceğiz dedik o değişimide başlattık diye düşünüyoruz.

Yıllarca İstanbul’da yaşamış biri olarak Anadolu ve İstanbul arasındaki farklılıklar nelerdir sizce?

Ben altı yaşında İstanbul’a gittim. Orada büyüdüm, çocukluğum, iş hayatım, eğitimim, aile hayatım orada geçti. Uzun yıllar aslında memleketim olan İmranlı ile iş adamları derneği yönetimine girene kadar çok gidip gelmişliğim yoktu. İstanbul’da büyüdüğüm için yaşamımıda orada devam ettiriyordum. Sonra İmranlı İşadamları derneği yönetiminde yer aldıktan sonra memleketime ilgim ve özellikle burayla ilgili çalışmalarım giderek arttı. Artık beni İmranlı ile eşdeğer anlatır oldular. Tabiki  dışardan bakıldığında Anadolu belki yaşanılmaz, koşulları zor olarak gözüküyor ama aslında herkesin kendi memleketini, kendi anayurdunu geliştirmek adına bir sorumluluk alması gerektiğine inanıyorum. Her yeri İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir gibi düşünmemeliyiz. Bulunduğumuz toprakları küçük ama oranın özelliklerini taşıyan, orası gibi gelişmiş kentler haline getirmemiz gerekiyor. Bana bir görev verildi. Ben aday yada talip olmamıştım ama bana görev verildi bende bu görevi layıkı ile yerine getirip, süremi tamamladıktan sonra sırtımı koltuğa yaslayıp baktığımda da gurur duyacağım, çoluk çocuğuma ve buradaki yurttaşlarıma başarı ile bırakabileceğim ortamlar yaratmış olmalıyım. Zamanımı gece gündüz dolu kullanmaya çalışıyorum.

Anadoluda Belediye Başkanlığı yapmak sizin için nasıl bir duygu?

Çok zor! Şu anlamda zor, çünkü yok koşullar içerisinde başkanlık yapmak kolay değil. Çok kısıtlı imkanlarla, hatta yok kısıtlı imkanlarla görev yapıyorsunuz. İklim ve lojistik anlamındaki zorluklar nedeniylede üretim alanlarınıda geliştirmek kolay değil, ama şu anlamda çok keyifli, kendi memleketinizse, yaptığınız her şey kalıcı hale gelecekse, büyükşehirdeki bir ilçede görev yapmaktan ziyade, burada görev yapmak çok daha keyifli, bende bu şevk ile bu arzu ile görevimi yapmaya çalışıyorum. Burada yaptığınız her şey kalıcı hale gelecek, büyükşehirlerde çok o imkan yok, zaten kişiler yaşam tercihlerinden dolayı sizi göreve getiriyorlar ama burada bir ihtiyaç var, burada bir yokluk var, burada bir ekonomi ile ilgili sıkıntılar var. Burada ihtiyaca gelmiş olursanız son derece keyifli bence…

Medyada İmranlı’yı beyaza boyuyoruz. Boyanı fırçanı al gel sloganı ile dikkat çektiniz. Bu konuda fikirleriniz, düşünceleriniz nelerdir?

Bin civarında belki ilçe belde, il noktası var. Farklı olmazsanız dikkat çekmezsiniz. Anadoluda gittiğiniz kasabalarda, ilçelerde hep bir birine benzer kasabalar. Oysa İmranlının eksik yanlarına rağmen, çokta pozitif ve olumlu yanları var, Kızılırmağın doğduğu kent, sırtını Kızıldağ’a vermiş, Türkiye’nin en uzun nehri İmranlı’dan doğuyor. Yöresel olarakta çok kuvvetli yanları var, Sivas”ın balının 3/2 si İmranlı”da üretiliyor. Doğuya giden anayol üzerinde, bu şehrin bu kadar özelliği varken, yoksul kalması, yada bir köy niteliğinde kalması kabullenebilir bir şey değil, o zaman bu kenti insanlar geldiğinde hafızalarında iz bırakabilecek farklı bir hale getirmek lazımdı. Ben İmranlı İş Adamları Dernek Başkanlığı dönemindede buraya dair bir stratejik yol haritası çizmiştim. İhtiyaç duyduklarında destek verebilmek amacıyla, bunuda anlatmıştım bu toplantıda. Şehrimiz bir Ege, bir Akdeniz kenti gibi, yeşillikler, yeşil doğa içerisinde ortasında nehir akan ama kent meydanı bembeyaz şirin, fotoğraflardada aklınızda kalan bir kent olmalıydı. Başlattık, binaların tamamını boyayamadık, kaynak yaratıyoruz sırayla tamamlayacağız, meydanıyla, kızılırmağa bakan hatlarıyla bembeyaz Anadoluda bir ege kenti kimliği yaşayacaksınız.

Sivas ”Madımak” olaylarında hayatını kaybeden İmranlılı ses sanatçısı Hasret Gültekin ismine Kızılırmağın kenarında birde park açılışı gerçekleştirdiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bunu çok önemsiyorum. İş Adamları Dernek Başkanlığı yaptığım dönemdede bu konuyu bana sorduklarında ben hep şunu anlattım. Acı herkesin acısıdır. Acılarımız ortak dır. Özellikle biz Sivaslılara şu soru çok sorulur. Sivaslı olduğumuzu söylediğimizde “Yananlardan mı? yakanlardan mı?” diye sorarlar! biz söndüren olmaya çalışıyoruz. Bizim sunni yurttaşlarımızda bu acıdan dolayı bir mutluluk yaşamıyorki, onlarda üzülüyor, onlarda kırılıyor. Onların aslında bu acıya bir merhem sürme konusundaki desteğidir parkın adı. Bu toprakların yetiştirdiği 22 yaşında bağlama virtözü olmuş bir gencimiz, elim bir ve acı bir olayla hayatını kaybetmiştir. Bir parkta onun adının anılması, doğduğu topraklarda son derece onurlu. Meclis çoğunluğu CHP’de olmayan bir mecliste arkadaşlarımızla beraber almış olduğumuz karar sonucu parkın adını Hasret Gültekin parkı oluşturduk. Bu herkese kardeşlik, barış mesajıdır. Türkiye’de mesajdır aslında. Acıları beraberce tamir edebilir ve acılar üzerinde bir birimizi kırmadan yaşayabiliriz. Olabiliyor, mümkün, yeterki bir birimize barış eli, kardeşlik eli uzatalım.

Kardeş Belediyelere bir mesajınız var mı?

Ben bir kaç hafta öncesinde Belediye Başkanları Çalıştayında da söz aldığımdada bunu anlattım. Anadoluda özel noktalar vardır, özel kentler vardır. O kentler geliştiğinde etrafındaki bir çok notaya olumlu etki ederler, gelişmişliklerine etki ederler. Örnek alınırlar ve diğer ilçelerdede, diğer kentlerdede oranın duyarlı insanları oraya yönelmeye başlarlar. Ben özellikle şunu talep ettim, biz kendi kaynaklarımızla, yok kaynaklarımızla finansal çalışmalar yapıp burayı geliştireceğiz. Üretim merkezli bir belediyecilik yapacağız, sosyal bir belediyecilik yapacağız, insanı merkeze oturtarak, ama ben özellikle CHP karar mekanizmalarından da şunu rica ettim. Yönetimden, bize bir kardeş verecekseniz bu kardeş bizim gelişim sürecimizde bize gerçekten ciddi katkı sunmalı, üvey kardeşe ihtiyacımız yok, bize ciddi beraber yol yürüyebileceğimiz, onların bize katkı sunabileceği, bizimde gelişmişliğimizle onlara mutlu edebileceğimiz kardeş ilçeler verin. Ataşehir Belediyesi yıllardır dernek merkezimizde o bölgede olduğu için iyiydi. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi kendilerinin isteği ile kardeş ilçe olduk. Bize zaten katkı sunuyorlar. Bu süreci ve bizim bu ataklığımızı gören Rizede’ki Fındıklı ilçemizde onlarda bize yazıyorlardı kardeş ilçeliği kabul ettik, onlarlada kardeş olduk. Biz kardeşlerimize gerçekten canı gönülden kardeş oluruz. Bizimle kardeş olmak istediklerinde şunu bilsinlerki, bize sundukları katkı kadar, bizde gelişmişliğimizle onlara katkı sunarız.

Dünya’da bir çok İmranlı’lı iş adamları var onlara bir mesajınız var mı?

Ben hep şunu söylüyorum. Tabelasında 3 bin 300 yazan, köyleriyle 8 bin nüfuslu bir ilçenin belediye başkanı değilim ben. Ben 300 bin nüfuslu bir kentin belediye başkanıyım. Seçim sürecide İmranlı da geçmedi. Dünyanın her yerindeki İmranlılılar hassasiyetle, Almanya’da, Fransa’da, Belçikada, İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Bursa’da herkes duyarlı bir şekilde bu seçim sürecini takip ettiler. Ciddi ilgilendi, destek verdi. Sonrasında katkılar sundular ve sunmaya devam ediyorlar. Yaptığımız bazı çalışmalara sponsor oldular. Örneğin Festivalimizdede ÇiftAy Grup bizim ana sponsorumuz oldu. Kentteki yaptığımız çalışmalarda ise Özdoğan Grup araçları ile bize ciddi destek verdi. Diğer işletmelerimizde bize katkı sunmaya devam ediyorlar. Bu artarak devam edecek, biz kentimizi onlarla beraber geliştireceğiz. Burada kuracağımız tekstil firmalarını onlar gelip işletme açacaklar, kuracağımız butik otele onlar işletmeci ve yatırımcı olacaklar, kendi memleketlerinde bir şeyler yapmak isteyen ama arzuladıkları koşulları bulamayan bütün İmranlılılar artık, kendilerini anlayan bir yönetim biçimiyle ve kendilerinin bu yatırımlarına zemin hazırlayan bir kentle karşı karşıyalar, beraber bu kenti büyüteceğiz. Bizim bir sözümüz var. ”Yokluklardan, yoksulluklardan dolayı moralimizi düşürmeyiz.” Umudumuz yüksek, kendimizin kaynakları olmasa bile, o kaynakları yaratıp, üretim yapan bir kent haline dönüşeceğiz. Onu projeler yapıyoruz işte ciddi bir şekilde. Burdaki amaç hem istihdamı artırmak, hem kaliteli yaşam sunmak onlara, hemde Toki’nin alternatifi sosyal belediyecilik anlamında hizmet vermek, belediyede bir gelir yaratmak, biz yaratırız kaynakları, bütün hemşehrilerimizde bize destek olurlar. Beraber gelişiriz. Bu anlamda çok umutluyuz. Sahip çıkıyorlar memleketlerine, bende o sorumluluğu aldım, geldim kendi memleketimde görev yapmaya çalışıyorum. İnşallah beraberce İmranlıyı parlayan bir yıldız, bir cazibe merkezi haline dönüştüreceğiz.

Bizim gezdiğimiz gördüğümüz kadarıyla kent merkezinde kahvehaneler oldukça fazla, bu kahveler hakkında neler düşünüyorsunuz, bu konuda fikirlerinizi alabilir miyiz?

Kahve kültürü Anadolu’da ister istemez kışın yapacak işi olmayınca insanlar nerede vakit geçirecekler, kültür merkezleri yok, üretim alanları yok, tarım ve hayvancılık ile uğraştıkları içinde sadece yazın çalışabilmekteler. Kışın doğal olarak kadınlar evlerinde, erkeklerde doğal olarak kahvelerde oturup oyun oynamaktalar. Bu İmranlı da biraz abartılı bir hale gelmiş, şehre indiğimde gözlemledim ki bu kültür şehir merkezindeki yaşamı zorlaştırıyor. Beni belki biraz kahvelerle uğraşıyor gibi gözlemliyorlar ama bu şehirde sadece kahvedeki biz erkekler oturmuyoruz, kadınlarımız var, çocuklarımız var, engelli insanlarımız var, yaşlılarımız var, o insanların kent meydanlarını kullanamayacakları hale getirmemeli, kaldırımlarımızı maalesef kahve önlerindeki oturan dostlarımız tamamını işgal ettikleri için, anayoldan, trafiğin olduğu yerden yürümek zorunda kalıyor kadınlarımız ve engelliler, biz geldiğimizde tabelasında 3 bin 300 yazan, belki kışın nüfusu 2 binin altına inen bir ilçede 27 tane kahve hane var. Bunun yarısından fazlası küçücük bir meydana bakıyor, düşünün meydana bakan 15 kahvede 20-25 insanın oturduğunu 300-400 insan meydanda kahve önlerinde ve kahvede oturuyor. Hem onlara yazık, hemde şehrin görümü bir kahveler meydanı haline dönüşüyor. Onlarıda orda yıprattırmamamız, ömürlerini çürütmelerini önlememiz gerekiyor, kadınlarıda hayata almamız lazım. Kaldırımları genişlettik, kahveci arkadaşlarımızla toplantılar yaptık. Kahvede oturanları ziyaret ettik, kaldırımı genişlettiğimiz için, onlarında oturabilecekleri bir alan verdik onuda çizdik, bu alan size ait, gerisi halkın, kadınların, yurttaşların yürüme alanları dedik, alışma süreci evreleri devam ediyor, bazı arkadaşlar belki uyum süresinde zorlanıyorlar ama modern bir kentte kaldırımların kahveler tarafından işgal edilmesi çok doğru değil. Ama birlikte çözüyoruz bu sorunları, bundan sonraki süreçtede karar aldık mecliste kent meydanında yeni kahve açılışlarına ruhsat vermeyeceğiz. Arka sokaklarda ve üst katlarda kahve olabilir. Niçin vermeyeceğiz kafeterya kültürü oluşsun. Sadece erkeklerin oturduğu kafeler değil, ailelerin oturduğu, birlikte oyun oynadıkları, birlikte çay içtikleri, kimsenin kimseyi rahatsız etmediği, modern ortamlar olsun istiyoruz. Kaldırımlarda yürüyen insanlarda mağazalara bakarak alış veriş yapabilsinler istiyoruz. O mağazalarda İmranlı’nın doğal ürünlerinden oluşan mağazalar, İmranlı’nın hediyelik eşyalarından oluşan mağazalar, yöresel ürünlerin satıldığı ve kafelerden oluşan bir meydan olsun istiyoruz. Kaldırımları genişleterek daha modern bir görüntü vermeye çalıştık. Birde şöyle bir durum vardı meydanın yukarı kısmında esnaflarımız sanki bir etnik kimlikten, yada başka bir değerlerden oluşan, bir esnaf grubu yukarıda, bir gurubuda aşağıda idi bu beni oldukça rahatsız etti. Böyle bir kümelenme olmaz modern bir kentte, orta trafik düzenlemesini tamamen yeniden yaptık, peyzajlandırıp böldük, araçlar ortalardan istediği yerden dönemiyor, gidip bütün meydanı tur atarak öyle dolaşıyorlar, böylece tüm esnafların alış veriş ve ekonomik canlılıktan yararlanma şansı oluştu.

Bizim aracılığımızla sizi izleyenlere, ekranlardan bir mesajınız var mı?

İmranlıyı izlemeye devam etsinler. İmranlı gerçekten bu bölgenin gelişmesi aday en baştaki ilçelerden bir tanesi, avantajları çok yüksek Dünyanın her yerindeki bu gönüllü İmranlılılar İmranlıya katkı sunduklarında burada üretim alanlarıyla ilgili, turizm alanlarıyla ilgili, İmranlılı olmayan, Sivaslı olmayan hemşehrilerimizinde gelip görebilecekleri ortamlar oluşacak. Biz kent meydanına, Kızılırmağın kenarına bu nedenle yeni düzenlemeler yaptık. Ailelerin oturabilecekleri kafeteryalar oluşturuyoruz. Yeni parklar, Kızılırmağın kenarında yeni peyzaj alanları, yürüyüş alanları oluşturduk. Galata köprüsü gibi, köprünün altına bir balık lokantası tasarlıyoruz. Çocuk emzirme, bebek bakım odaları yoktu onları kurduk. Taksilerimizin bir durağı yoktu, meydanda sırayla dikiliyorlardı. Böyle kalabalık taksi grubu, arabaların ve kahvelerin dolu olduğu bir meydandı. Giderek modernleşen kendi değerleri ile iç içe bir kent yaratıyoruz. İmranlıyı izlemeye devam etsinler, İmranlı ya gelmek, İmranlı da yemek yemek, İmranlı da buranın ürünlerini almak ve burada zaman geçirmek eminimki gelen misafirlerimiz açısındanda keyif verici bir şey olacak. Biz onları burada misafir etmeye hazırız. Bir telefon kadar yakınız, gelip bizi ziyaret ederlerse, birlikte neler yapabiliriz bunlarıda konuşabiliriz.

Bu güzel sohbet için Lonca Medya ve Beylikduzu.com.tr adına, size teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.

Ben size çok teşekkür ediyorum. İstanbul’dan, Beylikdüzü’nden kentimizi gelip ziyaret edip, burayla ilgili yaptığımız çalışmalara verdiğiniz desteklerden dolayı size çok teşekkür ediyorum. Buradaki emeklerimizin büyükşehirlerdeki dostlarımıza ulaşmasını sağlayacaksınız. Sizde yıllarca başarıyla bu sektörde görev yapıyorsunuz. Sizinde, bizimde yolumuz aydınlık olsun…

 

Lonca Medya

Röportaj. Nergis Yenidoğdu

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Beylikdüzü Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!